Gel Canım Sinemaya Gidelim

Haziran ayındayız, haziran ayı yazın gelişiyle, güneşin sıcaklığını iyice hissettirmesi ile bana aşırı iyi gelen bir ay, çiçek olduğum için güneşi sevdiğimi başka yazılarımda belirtmişimdir. Yine belirtiyorum, su, güneş ve kaliteli yemek, benim temel ihtiyaçlarım.

Gülhavin
Türkçe Yayın

--

‘Çok tombiksiniz.’(Az önce yanımdan geçen, evet tombik bir teyzenin torununun onun için söylediği cümle imiş, bodyshaming desen alası ama işte nasıl söylendiğine, kimin söylediğine göre çok değişiyor nasıl algıladığımız.)

Bugün kendime ayırdığım bir gündü, dönüş yolunda ya bu yazı bitecek ya da yine yayınlanmamak üzere bir word dosyasında kalacak. Bir oturuşta bitirmediğim yazılar kalıyor, bir daha dönüp bakmıyorum yayınlamak için.

Söğütlüçeşme,2022 Haziran

Çok uzun zamandır sinemaya gitmiyordum, açıkçası korona çok garip bir dönem etkisini şimdi yaşamaya başlıyoruz, eskiden asla yorulmayan ben, şimdi öyle bir yoruluyorum ki gezerken. Yaş almış olmamın da etkisi vardır elbet.

Öyle çok sinema sever biri değilimdir lakin çevremdeki çoğu insanın aksine tiyatrodan daha çok seviyorum. Sinema salonu hissiyatı ayrı bir şey ya her ne kadar her film elimizin altında olsa da, sinemada hele de İstanbul’daki bazı sinema salonlarında film izlemek çok keyifli.

En son geçen dönem Sen Ben Lenin’e gitmiştim, sonra bir daha gitmedim. Haziran ayı olmasına rağmen soğuyan ve yağmurlu bu günde filme gitme fikri aşırı mantıklı geldi ve koyuldum yola. Vizyonda ne filmler var bilmiyorum ama Kadıköy Sineması’nda festival filmleri gösteriliyor. Aralarından birini seçip akşam seansına geldim. Masumlar, Norveç yapımı bir film.

Geçen gün arkadaşlarımla sessiz sinema oynadık, evet bu yaşta, keyif aldığım bir oyun da değildir lakin aklımda bir film vardı anlatayım dedim, Dünyanın En Kötü İnsanı, doğru anlattım ya da onlar çok iyi anladı, bildiler. Arkadaşım ‘izledin mi aşırı güzel’ dedi, hayır aslında sadece adını çokça duydum ama izlemedim. Mutlaka izlemem gerektiğini söyledi, şu an Mubi’de gösteriliyor, kesin yetişemeyeceğim gösterimden kalkmadan izlemeye.

Yine dikkatim dağıldı, çünkü bilin bakalım kim Boğaz’ın önünden geçiyor, gerçekten İstanbul’da her an manzaraya dalıp gidebiliyorum. Yanımda kim olduğu fark etmeksizin ‘şey kusura bakma dikkatim dağılabilir seni dinlerken’ diye de ön uyarı geçiyorum.

Sözün özü Dünyanın En Kötü İnsanının senaristi ve yönetmeninin ikinci filmi Masumlar. Kısacası filmde ağladığım, korktuğum anlar oldu, genel olarak gergin hissettim. Film inceleme kanalı asla değilim, o yüzden gergin hissetmek isterseniz gidebilirsiniz diyebilirim sadece.

Ay vapurdan indim, bayağı kötü fikirmiş vapurda yazı yazmak, odaklanmak imkansız, benim için.

Bir süredir tek başıma gezmiyordum, birileri ile gezince bağımlılık oldu, tek gezmeye çekinir oldum, bugün kırmış olduk bunu, tek gezmek, kendi kendimle kalmaktan korkmamalıyım, belki de bir süredir kendimle kalmaktan da korkuyordum, bilmiyorum burası terapi yazılarımdan değil o yüzden detaya girmiyorum.

Kadıköy’ü genel çok seviyorum, büşra arkadaşım sağ olsun, bebeğim. Rulo Lezzetler diye bir mekan var, vejetaryen/vegan yiyeceklerin satıldığı tabak usulü çalışan bir yer. Büşra beni götürmüştü. Sanırım instagram etkisi ve elbette fiyat/performans olarak çok uygun bir yer olması nedeniyle çoğu zaman sıra oluyor. Ben de sinemadan önce oraya giderim diye plan yapmıştım, gittim, sıra vardı, sinemanın başlamasına da az vardı, paket yaptırdım ve modada oturup bir bankta yedim, keyifliydi ve elbette çok lezzetliydi.

Tek başıma gezince insanlar çok daha fazla dikkatimi çekiyor, hatta gezdiğim yerlerdeki farkındalığım artıyor.

İstanbul’da hava biraz soğudu mu hemen mont giyenler ve ne kadar soğuk olursa olsun tişört ve şort giyenler oluyor, subhanallah yani, hani hepimiz insandık?

İstanbul’da yaz kış fark etmeksizin kat kat giyinmek gerekiyor, ne zaman sıcak ne zaman soğuk olacağı ne zaman rüzgar eseceği belli olmuyor.

Şimdi tesettürlü olmanın avantajları yaz kış her zaman optimum hissediyorsunuz. Kışın soğuktan, yazın ise yakıcı güneş ışığından korunuyorsunuz. Muazzam. Niyetlenenlere tavsiye edilir.

Yazıyı bir şiirimle kapatmak istiyorum, evet maalesef şiir yazıyorum artık, buradan Deniz Göktaş’a teşekkür ediyorum, kendisi bana şiiri mantıklı kılmıştır, sağ olsun var olsun.

Yazı yazmak da iyi geldi, bir süredir, uzun bir süredir yazı da yazmıyorum. Bu yazıyı da gelecekteki kendime armağan ediyorum, kendine kıymet verdiğin zamanları hatırla, zor zamanlar yaşasan da kendine ayırdığın her vakit sana çok iyi gelecek, aralarda gerçek molalar vermeyi unutma.

Şehrin İçindeki Meyve Ağaçları
Havalar ısınmaya
Ağaçlar yeşillenmeye
Mayıs ayı bitmeye başlayınca
Yere düşen dutlar
Onları taşıyan karıncalar

Şehrin içinde
Egzoz dumanını soluyan
Kime ait olduğu belli olmayan
Dut ağaçları
Meyve ağaçları

Şehrin içine meyve ağacı ekmek
Kim için ne için
Ağaca çıkabilir misin
O meyveden yiyebilir misin
Egzoz dumanı
Şehrin tozu sinmiş
O meyveyi
yiyebilir misin

Karıncaların hakkı
Belki yoldan geçen küçük çocukların hakkı
Belki de yere attığın o meyve çekirdeğinin
Kendi kendine ağaç oluşunun hakkı
Şehrin içindeki meyve ağaçları

Bana eşlik eden Mesut Süre’ye(podcast) de ayrı sevgiler gönderiyorum, var olsun. Rabarba dinlemeyen insanla olmaz abi…

--

--